Şunu ara:
Bölünmüş Ortadoğu projesine karşı Anadolu kalkanı

Batı, tüm insanlıkta nefret uyandıracak kadar kıtasından uzaklaşmıştır. Buna çözüm Anadolu üzerinde kurulabilecek bir ittifak olabilir. Çünkü Anadolu, eskiden beri Batı’nın durdurulduğu yerdir. Eğer İskender burada durdurulabilseydi, Hindistan’a kadar gidip Afganistan’da, Buda’ya Roma şalını giydiremezdi. Avrupa, Anadolu’da durdurulamadığı için bugün Ortadoğu ve dünya bu haldedir.

Bölünmüş Ortadoğu projesine karşı Anadolu kalkanı

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu / Gaziantep Üniversitesi

Soğuk Savaş’ın (1945-1990) bitmesinden sonra ABD, zaferini ikinci kez ilan etti. Ancak ABD’nin son on yılda Küreselciler ve Ulusalcılar çatışması başta olmak üzere, iç ve dış sebeplerle, süper güç tahtı sarsılmaktadır. Bunu önlemek ve 21. yüzyılda da küresel hâkimiyetini sürdürmek için ABD’nin, Bölünmüş Ortadoğu Projesi’ni (BOP) uyguladığı görülmektedir. Bu strateji, S. Huntington, B.Lewis ve CIA Ortadoğu şeflerinden G. Fuller tarafından 90’ların başından itibaren hazırlanmıştır.

Hedef 22 ülke

BOP için, 11 Eylül 2001’den sonra Suriye ve Irak gibi üç şehirlik devletlerin tek şehirli devletlere indirgendiği görülmektedir. Hedef olarak 22 ülkeyi kapsayan ve İslam dünyasının kalbgahı olarak bilinen, Cebeli Tarık Boğazı’ndan Malakka Boğazı’na kadar 12 milyon kilometrekarelik bir coğrafyanın olduğu görülüyor. Ayrıca burada Küreselcilere destek amacıyla, Rusya’nın ve Çin’in de sahaya sürüldüğü dikkat çekiyor. Oysa Çin ve Rusya’nın çıkarı, BOP değil, Anadolu ile birlikte olmaktan geçiyor. Bu, kuzey komşu Rusya ve Çin’in Sıcak Sular, Tek Kuşak ve Tek Yol stratejisine de uygun olan strateji.

Gezi olayları, 15 Temmuz darbe girişimi ve Tunus’ta bir başlatılan, “Arap Baharı” sonrasında Libya, Irak, Afganistan ve Yemen gibi ülkeler, doğrudan BOP kaynaklı saldırılara maruz kalırken; Suriye ve Mısır gibi ülkelerde, aynı amaçlar için rejimlere ya destek verilmiş ya da 40 yıllık diktatörlerden daha kötüsü gelmiştir.

Anadolu kalkanı

Azametli Asya Kıtası, yaklaşık üç asırdır, ‘küçük çıkıntısı’ Avrupa yarımadasının ve ABD’nin önünde geri çekilmektedir. Ayağa kalkmak için giriştiği bir hamlesi başka bir felaketine sebep olmakta ve çırpındıkça da batmaktadır.

Bu felaketten kurtulmak ve eski azametli günlerine tekrar kavuşmak için giriştiği, Tanzimat, Islahat, Reform, İhtilal ve yenilik adı altındaki, gayretlerine rağmen, bir türlü bu esaret döneminden kurtulamamaktadır. Muazzam Asya Kıtası, Batı’nın afyon savaşlarına, büyük-küçük oyunlarına, böl-parçala-yut politikalarına ve diktatör uşaklarının tek perdelik tiyatrolarına sahne olmaktadır.

Dünyanın anası

Bir zamanlar Batı tarafından, “Allah’ın kırbacı” olarak nitelendirilen Doğu, zamanla Batı ile yer değiştirmiştir. Batı’nın kendisinden çaldığı keşif ve icatlarını aynı vasıflarla tavsif edecek kadar cahilleşmiş veya cahilleştirilmiştir.

Avrupa, cihangir Asya ordularının atlarını otlattığı Macar ovalarıydı. Yunan’da Pers’i, Viyana’da Türk’ü, Kudüs’te Kürt’ü, Amuriyye’de Arap’ı, Berlin’de Moğol’u, teknolojide Japon’u için de böyleydi. Her Asyalı kavim, Avrupa ile aslanlar gibi savaşmıştır.

Avrupalılar, daha ilk seferlerinde dünyayı ikiye bölmüşlerdi (1494- Tordesillas Ant.). Haçlı ve Sömürge seferleri, 100 yıl, 0 yıl, 7 yıl, I. ve II. Dünya Savaşlarının, Soğuk Savaş’ın ve Dehşet Dengesi’nin, Ortadoğu facialarının müsebbibi hep Batı olmuştur. İlk defa kimyasal, nükleer ve biyolojik silahları kullanan Batı olmuştur. Batı’nın iki momenti çıkar ve kuvvettir.

Dünyaya binlerce yıl hükümranlık yapan Asya, dünyaya Pers ve Moğollar gibi bir iki hatası dışında asla kötülük yapmamıştır. İpeği, atomu, robotu, yazıyı, matbaayı, cebiri, astronomiyi, simyayı… Kısaca bilimin ana unsurlarını o, bulmuştur.

Daha Ortaçağ’da yani Avrupa’nın karanlıklarda boğulduğu, vebadan kırıldığı kısa bir zaman önce, Avrupalı bir hastasını Asya’nın eczanesine gönderdiğinde, o ülke ilim kapılarını ardına kadar açar ve kitabını öğretirdi. Örnek: İbn-i Sina/Kanun-u Fi-tıb ve Endülüs…

Kurtuba, Keyrevan, Kahire, Halep, Cizre, İstanbul, Şam, Bağdat, İsfahan ve Türkistan Medreseleri ilmin kurumsallaştığı yerlerdir. Bu nedenle yüzyıllarca Asya Kıtası, Avrupa için ulaşılması imkânsız bir Kızıl Elma’ydı. Dünyanın anası Asya’dır. Merkez kıta olan Asya, dünya anakarasına sırtını dayamış bir pehlivan gibi, dünyanın en stratejik su ve kara geçitlerinin ve hammadde kaynaklarının sahibidir.

Savunma hattı

Batı’ya karşı çözüm; Anadolu üzerinde kurulabilecek bir ittifaktır. Anadolu, eskiden beri Batı’nın durdurulduğu yerdir. Eğer İskender burada durdurulabilseydi, Hindistan’a kadar gidip Afganistan’da, Buda’ya Roma şalını giydiremezdi. Avrupa, Anadolu’da durdurulamadığı için bugün Ortadoğu ve dünya bu haldedir. Rusya bile 200 yıl geriye gitmiş ve Asya’nın hafıza kartı Çin, Kültür devrimiyle, Japonya atom bombasıyla köleleştirilmiştir.

Bu yüzden ‘dünya adası’nın kurtulması için Akdeniz, Ortadoğu ve Kafkasların ön güvenlik bölgesi olan Anadolu’yu, savunma hattına dönüştürerek, Asya Kıtası’na kalkan yapmalıdır. Bu ittifakın güney kuşağı (Fas-Endonezya) boyunca Türkiye öncülüğünde Müslümanlar, kuzeyinde Ruslar; doğusunda ise Çin, Japonya ve Hindistan… Yani Asya’nın Trilaterealı (üçlü)…

İkincisi: Akdeniz, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Çanakkale ve İstanbul, Basra ve Kızıldeniz Boğazları dünyanın belli başlı en stratejik noktalarıdır. Buralar da ancak Anadolu üzerinden kontrol edilebilir.

Çin, Hindistan ve Rusya; Filistin, Suriye, Irak ve Afganistan sorununda Müslümanlardan yana tavır koymalıdır. ABD’nin bu bölgeye daha fazla yerleşmesini önlemek için, Şanghay İttifakı’na Türkiye, Afganistan, Mısır, Hindistan ve Endonezya da dâhil edilmelidir. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Antlaşması’na ciddi işlerlik kazandırılmalıdır. Gürcistan’ın ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne uygun özerk ve/ya federal yapılara izin verilmelidir.

Bölgesel ittifaklara ilave olarak, PKK merkezli yeni bir İsrail’e veya mankurta dönüştürülmek üzere olan Kürtler; İran, Suriye, Irak ve Türkiye arasında oluşturulacak bir ittifakın kavşak noktası olabilir. İslam ümmetinin bu yetim milletinin huzurunu esas alan çözümlere, beş asırlık Osmanlı Barış’ı en büyük şahittir. Kaderimiz olan bu coğrafyada, herkese yetecek ekmek vardır. Eğer bu coğrafya da ‘ortak tarih, kültür, din ve ortak çıkar” prensibiyle hareket edilmezse, Orta Doğu’da İsrail’den daha büyük bir felaket 3–5 yıl sonra kapımızdan içeri girecektir.

Batı, Rusların Deli’lerine teknoloji aktarıp, Osmanlı’yı dövdü, Japon’u kışkırtıp Rus’u dövdü, Osmanlı ile birleşip Rus’u Karadeniz’e hapsetti, Japonya’yı atomla yıkıp mankurtlaştırdı, Saddam’ı okşayıp İran’ı dövdü artık son olarak, İngilizlerin 19.y.y’da Osmanlı’ya karşı işgale bizzat girişip destekleme politikasını terk etmesi gibi; BOP adı altında İslam dünyası ve Asya’nın merkezini imha etmek üzere.

Batı, tüm insanlıkta nefret uyandıracak kadar kıtasından uzaklaşmıştır. Afrika ve Güney Amerika fakirleri İskandinavlar, İrlandalılar bile buna destek verebilir.

İslam dünyasının jeostratejik desteği, Rusların silah ve enerji, Çin ve Japonların para-teknoloji desteği birleşirse, dünya adası kurtulabilir.

 

https://www.star.com.tr/acik-gorus/bolunmus-ortadogu-projesine-karsi-anadolu-kalkani-haber-1555450/

İsrail-İran Savaşı Orta Doğu’da yeni dönemin habercisi

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: “İsrail-İran Savaşı Orta Doğu’da yeni dönemin habercisi”

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: "İsrail-İran Savaşı Orta Doğu’da yeni dönemin habercisi"

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, İsrail’in 13 Haziran’da İran’a gerçekleştirdiği 12 günlük aralıksız saldırının Orta Doğu tarihindeki dönüm noktalarından biri olduğunu söyledi. Şeyhanlıoğlu, yaşananları “tarihi bir kırılma” olarak nitelendirerek, sürecin yalnızca iki ülke arasında değil, bölgesel ve küresel güç dengeleri açısından da büyük anlamlar taşıdığını vurguladı.

İran’ın ilk gün ana kumanda yönetiminde yaşadığı ağır kayıplara rağmen ikinci gün SİHA ve balistik füze gücüyle etkili karşılık verdiğini belirten Şeyhanlıoğlu, “İran, İsrail’in stratejik noktalarına yönelik güçlü ve etkili saldırılar gerçekleştirdi. İsrail, tarihinde ilk kez bu kadar kapsamlı bombardımana maruz kaldı” dedi. Şeyhanlıoğlu, bu süreçte İran’ın 300 ila 500 arasında füze ve SİHA’sının, ABD ve İngiltere’nin dışında çok katmanlı İsrail savunmasını aşmayı başardığını söyledi.

İran’ın en büyük zaafının, içerde MOSSAD tarafından devşirilen istihbarat alanında yaşandığını belirten Şeyhanlıoğlu, “İsrail’in Hindistan üzerinde sızdığı yazılım teknolojileri, siber ve yerli ajan ağıyla İran’ı içeriden felce uğrattığını ifade etti. Ancak buna rağmen İran’ın çökmediğini ve muhtemelen nükleer kapasitesi ya da bu kapasiteyi devreye sokabilecek dış desteklerle (Çin, Rusya, Pakistan) caydırıcılığını koruduğunu savundu.

“İsrail halkı ülkeyi terk ediyor”

Şeyhanlıoğlu, çatışmaların toplumsal yansımalarına da dikkat çekti:

“İsrail tarihinde ilk kez Tel Aviv dahil olmak üzere çok sayıda şehir doğrudan vuruldu. Yaklaşık 200 bin kişi ülkeyi terk etti. Bu kişilerden çoğu Kıbrıs Rum Kesimi’ne sığındı. Bu da Kıbrıs’ın hem jeopolitik hem güvenlik açısından ne kadar stratejik olduğunu bir kez daha ortaya koydu.”

Bu süreçten Türkiye’nin de dersler çıkarması gerektiğini belirten Şeyhanlıoğlu, “Milli ruh, milli savunma sistemleri ve istihbarat altyapısının önemi bir kez daha görüldü. Özellikle Hakan Fidan döneminde geliştirilen MİT’in MOSSAD’a yönelik operasyonların önemi daha iyi anlaşıldı. Türkiye’nin istihbarat, milli hava savunma sistemlerini güçlendirmesi, Ukrayna ve Suriye savaşından da dersler çıkarılarak, Orta Doğu’daki muhtemel krizlerde caydırıcı gücünü artıracaktır” diye konuştu.

Bölgesel iş birliği çağrısı

Şeyhanlıoğlu, Türkiye, İran, Pakistan, Mısır, Irak ve Suriye’nin askeri ve ekonomik bir pakt kurmasının zamanının geldiğini söyledi. Kalkınma Yolu Projesi ve Ahmet Şara liderliğindeki yeni Suriye Hükümeti ile ilişkilerin bu iş birliği açısından stratejik önemde olduğunu vurguladı.

Gazze’de yaşananları “soykırım ötesi vahşet” olarak nitelendiren Şeyhanlıoğlu, İsrail’e karşı etkili bir diplomatik, ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri boykot uygulanması gerektiğini söyledi.

İran’ın Çin’den savaş uçakları alarak hava savunma sistemlerini güçlendirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, bölgede yeni bir çatışmanın her an başlayabileceğini ve Türkiye’nin bu muhtemele karşı hazırlıklı olması gerektiğini sözlerine ekledi.

https://www.iha.com.tr/kutahya-haberleri/prof-dr-huseyin-seyhanlioglu-israil-iran-savasi-orta-doguda-yeni-donemin-habercisi-263346153

40 yıllık terörün ardında emperyalist planlar var

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: “40 yıllık terörün ardında emperyalist planlar var”

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: '40 yıllık terörün ardında emperyalist planlar var'
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü ve Siyaset Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir terörle mücadele ettiğini belirterek, bu sürecin ülkeye yaklaşık 2 trilyon dolarlık maliyeti olduğunu söyledi.

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü ve Siyaset Bilimi Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin 40 yılı aşkın süredir terörle mücadele ettiğini belirterek, bu sürecin ülkeye yaklaşık 2 trilyon dolarlık maliyeti olduğunu söyledi. Şeyhanlıoğlu, “Bu sorunun artık son bulması gerekiyor” dedi.

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, PKK ve benzeri örgütlerin Batılı ülkeler ve İsrail tarafından doğrudan desteklendiğini savunarak, “Bu desteklerin amacı Orta Doğu’da sınırları yeniden çizmek ve bölgeyi parçalamaktır. ABD ve İsrail’in bu coğrafyada uygulamaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi, 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefliyor” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin 2012 yılında başlattığı çözüm sürecinin önemli bir adım olduğunu ancak içerdeki bazı yapıların süreci sabote ettiğini söyleyen Şeyhanlıoğlu, “FETÖ yapılanması ve diğer dış destekli unsurlar çözüm sürecini baltaladı. PKK da barışı istemedi. Bu yüzden süreç tamamlanamadı” dedi.

Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından bölgedeki dengelerin değiştiğine işaret eden Şeyhanlıoğlu, 6-8 Ekim olayları ve Kobani süreciyle birlikte sürecin şiddet sarmalına dönüştüğünü belirtti.

“Suriye’de yeni bir yapılanma tehlikesi”

Suriye’de PYD’nin Demokratik Suriye Güçleri (DSG) adı altında yeni bir yapılanmaya dönüştüğünü ifade eden Şeyhanlıoğlu, bu oluşumun ABD desteğiyle güçlendirildiğini, hatta ağır silahlarla donatıldığını belirtti. Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen yapının hem Türkiye’nin hem de bölgenin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

“PYD, silah bırakmaya yanaşmıyor. Görünürde barış konuşulsa da nihai hedef bölünmüş bir Orta Doğu’dur. Irak’ta ve Suriye’de etnik temelli yapılar kurmak, sadece bölge halkına değil, Kürtlere de zarar verir” diyen Şeyhanlıoğlu, mikro milliyetçiliğin Ortadoğu’da istikrarsızlığı derinleştireceğini kaydetti.

“Bereketli Hilal Birliği kurulmalı”

Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin çözüm sürecinin Suriye ve Irak’ı da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini vurguladı. Şeyhanlıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde yeni bir bölgesel işbirliği sürecinin başlatılmasının önemli olduğunu söyledi.

“Bereketli Hilal Birliği” olarak adlandırdığı bölgesel entegrasyon önerisini dile getiren Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, bu yapının Avrupa’daki Schengen Anlaşması gibi mal, hizmet ve insan dolaşımını kolaylaştırabileceğini ifade etti.

Irak üzerinden Türkiye’ye bağlanan Kalkınma Yolu Projesi’nin bölgeye ekonomik canlılık getirdiğini belirten Şeyhanlıoğlu, projenin Suriye’ye de entegre edilmesi gerektiğini söyledi. “Suriye’nin toprağı, suyu ve enerjisi var. Bu kaynaklar bölge halkı için kullanılmalı, Amerika ve İsrail’in payına değil” diye konuştu.

“Askeri ve diplomatik adımlar şart”

Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerin merkezinde Kudüs’ün yer aldığını ifade eden Şeyhanlıoğlu, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak planlarının bölgeyi daha da karıştıracağını söyledi. Bu nedenle Türkiye’nin askeri ve diplomatik olarak daha etkin bir pozisyon alması gerektiğini vurguladı.

“Bu coğrafya ya uçuruma sürüklenecek ya da bir yükseliş yaşayacak. Bizler, Müslüman halklar olarak, Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Şii’si ve Sünni’siyle kardeşçe bir gelecek inşa etmek zorundayız” dedi. – KÜTAHYA

https://www.haberler.com/yerel/prof-dr-huseyin-seyhanlioglu-40-yillik-terorun-18824658-haberi/

Gözler PKK’nın silah bırakacağı günde…

Türkiye 50 yıllık kamburundan kurtuluyor! Gözler PKK’nın silah bırakacağı günde…

Öcalan’ın PKK’ya yönelik ikinci silah bırakma çağrısı ve örgütün beklenen silah teslimine ilişkin video mesaj yayınladı. Öcalan’ın mesajının ne ifade ettiği, sürecin işleyişine dair Haber7 ekibi uzman isimlerle konuştu.

Türkiye 50 yıllık kamburundan kurtuluyor! Gözler PKK'nın silah bırakacağı günde...

 

  • Haber7-ÖZEL

İmralı’da tutuklu bulunan PKK elebaşı Abdullah Öcalan 11 Temmuz Cuma günü beklenen silah bırakma süreci öncesinde video mesaj yayınladı.

27 Şubat günü yapılan çağrı sonrasında Mart ayına fesih kongresi düzenlenmiş ve sürece ilişkin yeni atılacak adımlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Öcalan, “Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum” dedi.

1999 yılında Türkiye’ye getirilen ve İmralı adasında tutuklu bulunan Öcalan yayınladığı mesajda,“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını savunmaya devam etmekteyim. “PKK, bir zamanlar dayandığı ayrı bir devlet kurma hedefinden ve ulusal kurtuluş savaşı stratejisinden vazgeçmiştir. Mekanizmalar kurulsun, silahları bırakın” dedi.

İlk etapta 20-30 kişilik bir PKK’lı grubun silah bırakması beklenirken sürecin MİT tarafından yakından takip edileceği biliniyor.

PKK’ya yönelik ikinci silah bırakma çağrısı ve örgütün beklenen silah teslimine ilişkin Haber7’ye özel değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, STK Genel Başkanı Rasim Aslan, Gazeteciler Nihat Nasır, Ahmet Ay ve Faruk Önalan, Diyarbakır Annesi Ayşe Biçer, Eski Milletvekili ve şehit annesi Oya Eronat ve Ömer Vehbi Hatipoğlu kritik değerlendirmelerde bulundu.

Ömer Vehbi HatipoğluÖmer Vehbi Hatipoğlu

HATİPOĞLU: CIA VE MOSSAD’A KARŞI BAŞARILI BİR ADIM

Ömer Vehbi Hatipoğlu, sürecin aksamadan, şova dönüştürülmeden tamamlanması gerektiğini ifade ederek, “Terör örgütünün kendisini feshettiği ilan etmesi sevindirici bir haberdir.  Ancak ben temkinli bir iyimserlik içinde karşılıyorum. Umarım terörsüz Türkiye sürecinde önemli bir adım olur. Bunun şova dönüştürülmeden, silah bırakarak, koşul taşımadan gerçekleştirilmesini ümit ediyorum.

Devletin attığı adımlarla bitmek üzere olan, CIA ve MOSSAD’ın kontrolünde girmiş PKK’nın silahsızlandırılması başarılı bir adım olur” dedi.

Öcalan’ın video mesajda “meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır” sözlerine ilişkin konuşan Hatioğlu, “DEM Parti kendi içinde bir koalisyondur. Türk solunun değişik unsurları vardır. Kandilden yönetilen PKK’lı elemanları da içinde yer aldığı bir koalisyondur. Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın açıklamalarının parti içindeki diğer Türk solu bünyesindeki grubu ne kadar etkileyeceğini ilerde göreceğiz. Muhtemeldir ki DEM’in içindeki Türk soluna mensup guruplar kendi yollarını kendileri çizmeye kalkışabilirler.” ifadelerini kullandı.

Oya EronatOya Eronat

ERONAT: ÖNCEKİ SÜREÇLERLE AYNI DEĞİL

24. Dönem Diyarbakır Milletvekili ve şehit annesi Oya Eronat, geçmişte atılan çözüm süreci adımları ile günümüzdeki çözüm sürecinin birbirinden farklı olduğunu belirten Eronat, “Daha öncede çözüm süreci yaşadık önceki süreç ile aynı değil. Şu anda devletimiz İHA’larla, SiHA’larla bölgede, FETÖ’nün son bulması ve yakalanmasıyla farklı bir sürece girdik. Biz artık saldırı bekleyen savunması olan durumdan çıkıp, Irak’ın Suriye’nin kuzeyinde operasyon yapan ülke haline geldik. 

Terörden en çok canı yanan insanlar bu iş bitsin demişti. Şehit yakınlarının canı o kadar yandı ki yüreklerinde nefret ve intikam sığdıramıyor. Allah düşmanımın başına vermesin. Biz istiyoruz ki artık kimsenin canı yanmasın. Gençlerin gönlünü kazanarak doğu batı arasındaki bakış açısının değişmesi lazım.” dedi.

Sürecin kardeşlik çerçevesinde ilerlemesi gerektiğinin altını çizen Eronat, “Huzur ortamını, barış ortamını herkes ister. Çocuklarımız askere, üniversiteye gidiyor. Neden batıdaki aile çocuğunu doğuya okumaya gönderirken aklına terör gelsin. Hiçbir zaman bütünlük bozulamaz ama kardeşlik çerçevesi içinde olması gerekir. Sürecin sonuna kadar arkasındayız. Bu kez daha çok ümitliyiz, kesin bir şekilde başarıya ulaşacağına inanıyorum.” dedi.

Ayşe BiçerAyşe Biçer

DİYARBAKIR ANNESİ BİÇER: MÜCADELEMİZ BUNUN İÇİNDİ

Diyarbakır annesi Ayşegül Biçer ise, annelerin gözyaşlarının son bulması, kaçırılan 384 çocuğun aileleriyle kavuşmasını ümit ettiklerini belirterek süreci desteklediğini ifade etti.

Anne Biçer, “Adımın atılması ve şuan için sonucun güzel göründüğünü düşünüyorum, bu süreç hepimiz için umut taşıyor. Diyarbakır annelerinin yapmış olduğu mücadele bunu vurguluyordu. Mücadelemiz bunun içindi ve 7 yıl içinde 62 evladımıza kavuştuk. Temennimiz oydu ki 384 annenin çocuğuyla kavuşması ve Türkiye’de habersiz olduğumuz binlerce annenin çocuklarına kavuşmasını istiyoruz.

Artık şehit annelerinin gözlerinden yaş akmasın. Bu barışın bir an önce olması gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı ve Devlet Bahçeli’nin attığı her adım yanındayız.” dedi.

Prof. Dr. Hüseyin ŞeyhanlıoğluProf. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

ŞEYHANLIOĞLU: PKK ABD’NİN Mİ, İSRAİL’İN Mİ, TÜRKİYE’NİN Mİ YANINDA OLACAK?

Siyasi Bilimler ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Hüseyin Şeyhanlıoğlu ise terör örgütünün saf belirleme aşamasında olduğunu, ABD mi, İsrail mi yoksa Türkiye’nin mi yanında yer almaları gerektiği konusunda tarihi bir süreçten geçtiklerini belirterek, “Bu tarihi bir çağrı. Hem Türkiye’nin hem de Suriye’nin hatta bütün Ortadoğu’nun geleceğini kökünden etkileyecek önemli bir adım. 50 yıldır Batı tarafından mankurt olarak kullanılan bir terör yapılanması saf belirleme aşamasına yani “İsrail’in mi, Amerika’nın mı yoksa Türkiye’nin bölge halkının yanında mı olacak?” Şeklinde soruya cevap verilmesi gerekiyor.” dedi.

Silah bırakmak istemeyen grupların kiminle hareket ettiği konusunda hedef haline gelebileceklerini belirten Şeyhanlıoğlu,“Burada gerek Öcalan gerek silah bırakmayı kabul eden yetkililer olsun ya da bu sürece destek veren Barzani gibi bölgede aktörler olsun bölgenin kadim ve tarihi tabiatına uygun olarak, bölge ülkeleriyle hareket etmeyi kabul ettiler.

Bu çok anlamlı bir süreç, çünkü hem Bağdat hem Şam hem Türkiye aynı safta birleşmiş oluyor. Böylece eğer PKK’da silah bırakmayı kabul etmeyen bir grup olursa, o silah bırakmayı kabul etmeyen grubun yasallığı tartışılır, kiminle hareket ettiği konusunda silahlı hedef haline gelir. Bunu Türkiye’de söylüyor, ‘ya silah bırakılır ya da silahlarla birlikte gömülürsünüz’ diyor.” dedi.

“ABD 50 YILDIR PKK’YI DESTEKLEYİP ŞIMARTTI”

50 yıl boyunca ABD ve İsrail tarafından desteklenen PKK’ya karşı bu süreçte Türkiye’nin temkinli yaklaşması gerektiğini belirten Şeyhanlıoğlu, “Bu süreçte Trump hükümeti başlı başına Türkiye’ye bireysel destek veriyor gibi görünüyor. Ancak her halükarda PKK’nın silah bırakması sürecinde ABD ve İsrail’e güvenmiyorum. Batı 50 yıldır destekledi ve şımarttı. Bir zamanlar İran’a vermiş oldukları destek gibi Irak ve Afganistan işgalinde, şimdi ise İsrail’in Lübnan ve Suriye’de Türkiye’nin doğrudan çıkarlarına karşı olan taarruzlarına yönelik Türkiye’nin ağzına parmak çalmak gibi bir süreci kabul edemeyiz. Çok temkinli olacağız.” vurguladı.

Ahmet AyAhmet Ay

AY: TÜRKİYE KAMBURUNDAN KURTULUYOR

Gazeteci Ahmet Ay, Türkiye’nin 11 Temmuz Cuma günü örgütün silah bırakmasıyla yeni bir Türkiye’ye yelken açacağını belirterek, “40 yıla aşkın bir çatışmanın sona ermesi büyük bir mutluluk. Türkiye’nin bölünmezliği açısından çok önemli. Hem de bölgede istikrarlı bir Türkiye’nin kamburdan kurutmasıyla bölge ülkelerindeki mazlum ve mağdura desteği artacaktır.

Öcalan ile yapılan görüşme PKK’nın silah bırakmasına ilişkin video mesajıyla pekişti. Sürecin sona yaklaştığını düşünüyorum. Türkiye önümüzdeki Cuma gününden itibaren yeni bir Türkiye’ye yelken açacak. Türkiye artık Kürt -Türk kardeşliği ile bölgesinde huzur ve istikrarı sağlayan bir ülke olması açısından son derece önemlidir.” dedi.

“TÜRKİYE KENDİ BÖLGESİNİN AĞABEYİ OLMAK ZORUNDA”

Türkiye’nin çözüm sürecinde yürüttüğü stratejiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ay, “Dost bildiğimiz komşu ülkeler tarafından çok manipüle edildik. Suriye İran ve batılı ülkelerin lojistik istihbarı ve silah anlamında süreci bu günlere kadar taşıdı.

Öcalan’ın açıklamasın önemeli noktası, yeni bir dünya düzenine doğru gidiliyor. Yeni düzen kuruluyor ve çok kutuplu dünyaya doğru gidiyoruz. Türkiye kendi bölgesinin yıldızı ağabeyi olmak zorunda, misyon itibari, devlet geneli ile jeopolitik konumu bunu gerektiriyor. Ülkemizin iç kamuoyunda içeride sulh ve selametle yönetilmesi gerekiyor. Öcalan’ın attığı adım, Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı öncülüğündeki süreçten minnettarız” dedi.

Yeni süreç ile PKK’nın bölgede hayatta kalamayacağına işaret eden Ay, “27 Şubatın sonucu oldu bugün PKK’nın bu bölgede hayat bulmasının anlamı kalmadı. Diğer terör örgütlerini de kulakta küpe misali açıklama oldu. Türkiyecin yen süreçte bu Cuma günü resmi silah bırakmasıyla Türkiye’nin hakkaniyeti adaleti ile yeni süreci başlanacağına inancım tamdır.” ifadelerini kullandı.

Rasim AslanRasim Aslan

ASLAN: SON ÇAĞRI BİRİNCİ ÇAĞRIDAN DAHA ÖNEMLİ

KADİM Aşiretler Derneği Başkanı Rasim Aslan, Öcalan’ın yaptığı çağrının halkta karşılık bulduğunu ve son çağrının ilk çağrıdan daha da önemli olduğunu vurguladı.

Aslan, “Halk artık PKK’dan silahın bir an önce bırakılmasını bekliyor. Halk beklenti içinde ama bizim gördüğümüz kadarıyla Öcalan’ın yaptığı çağrı halkta karşılığını buluyor. PKK’da ne kadar buluyor belirsiz. Halk memnun, ümit ederim ki bu çağrılar yerini bulur. Bunun artık bir an önce bitmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu beklenti içindeyiz. Son çağrı birinci çağrıdan daha önemlidir.” dedi.

DEM Parti’nin üzerine düşmesi gerektiğini belirten Öcalan’ın sözlerine ise, “Öcalan demek ki dem de bir eksiklik görüyor. Dem parti halkın isteğine layık olmazsa çok şey kaybeder.  Çünkü halk artık terörsüz Türkiye istiyor, kardeşlik, barış istiyor. Ümmet ruhu istiyor. Bunun sona ermesi gerekiyor ve partinin vesile olması gerekiyor. Herkesin gözü bu oluşumda herkes artık Türkiye terörden kurtuldu demek istiyor. Bunun geri dönüşü olmaz, engel olan çok şey kaybeder.” ifadelerini kullandı.

Nihat NasırNihat Nasır

NASIR: İKİNCİ KIRILMA SÜRECİ

Haber7 Yazarı Nihat Nasır, sürecin dikkatli bir şekilde yürütüldüğünü, PKK terör örgütünün işlevini son bulması için kritik bir döneme girildiğinin altını çizerek, “Sayın Devlet Bahçeli’nin başladığı, Cumhurbaşkanımızın iradesiyle anlamını bulan süreçte kritik bir eşiğe gelindi. 11 Temmuz tarihi PKK’nın fiilen hem kendi ülkemiz gündeminde hem de dünya gündeminden bir şekilde düşmesinin ikinci kırılma süreci oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Devlet Bahçeli’nin adımlarıyla bir anlamda devlet aklının göstergesi. Çünkü dünya ve bölgemiz ateş çemberi içinde. Başından beri süreç ilmek ilmek dokunup, nakış nakış işlendi.” dedi.

Öcalan’ın mesajı video ile yayınlama nedenine dair düşüncelerini paylaşan Nasır, “İmralı’nın tavrı beklemedik gelişme gibi görünüyor. Metnin görüntülü, video olarak yayınlanması da itiraz edecek sivri uçlu marjinal kesimlerin sesini çıkarmamasını sağlayacaktır. Öcalan hiçbir tereddütte mahal bırakmayacak net bir açıklama yaptı.  Hayırlara vesile etsin inşallah bu sürecin istihbarat servisi ve dış güçlerin manipüle etmemesi için Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Bahçeli krizi çok iyi yönetti.” ifadelerini kullandı.

ÖNALAN: MİT SÜREÇTE KİLİT ROL OYNUYOR

Gazeteci, Yazar Faruk Önalan çözüm sürecinde MİT’in kilit bir rol oynadığını ifade ederek, “Öcalan’ın son açıklaması oldukça önemli ve kritik bir sürecin işaretidir. PKK’nın silah bırakması Terörsüz Türkiye hedefi ve Türkiye’nin milli çıkarları açısından stratejik bir kazanım sunarken, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) kontrolü bu sürecin başarısında kilit rol oynamaktadır.

Gelinen nokta Ankara’nın güvenlik, istikrar ve bölgesel nüfuz açısından tarihi bir fırsat sunuyor. MİT’in süreci kontrol etmesi, istihbarat, koordinasyon ve risk yönetimiyle bu fırsatı realize edilmesinde belirleyici rol oynuyor.

MİT, Öcalan’la iletişim, PKK’nın saha unsurlarının takibi ve silah bırakma sürecinin uygulanmasında merkezi bir rol oynuyor. Muhtemel 11 Temmuz 2025’te başlayacak silah bırakmaların Kuzey Irak’taki organizasyonu, MİT’in Ankara-Erbil-Bağdat üçgenindeki koordinasyon yeteneğini göstermektedir.” dedi.

“TÜRKİYE’NİN İÇ GÜVENLİĞİ GÜÇLENECEKTİR”

Önalan, terörden etkilenen bölgelerin yeniden kalkınmasının hızlanacağını ifade ederek,
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” ve “Terörsüz Bölge” hedefleri vurgusu PKK’nın silah bırakma sürecini milli çıkarlar doğrultusunda tarihi bir fırsat olarak konumlandırıyor. Abdullah Öcalan’ın ikinci silah bırakma çağrısı, 27 Şubat’ta başlayan süreci destekleyerek PKK’nın silahlı mücadelesine son verilmesini hedeflemektedir.

PKK’nın silah bırakması, 40 yılı aşkın süredir devam eden terör eylemlerini sona erdirerek Türkiye’nin iç güvenliğini güçlendirecektir. Bu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sosyo-ekonomik kalkınmayı hızlandıracak, bölgenin istikrarını artıracaktır.” dedi.

https://m.haber7.com/siyaset/haber/3545717-turkiye-50-yillik-kamburundan-kurtuluyor-gozler-pkknin-silah-birakacagi-gunde