Şunu ara:
Suriye’deki barış süreci

Şeyhanlıoğlu: “Suriye’deki barış süreci, Türkiye liderliğindeki Arap ve Kürtlerin ortak tarihi zaferidir

iha.com.tr – Orijinal Yazı

Şeyhanlıoğlu: "Suriye’deki barış süreci, Türkiye liderliğindeki Arap ve Kürtlerin ortak tarihi zaferidir"

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü, Orta Doğu Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Suriye’de sağlanan barış sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Şeyhanlıoğlu, “Hem Türkiye’deki hem de Suriye’deki barışın arkasındaki en büyük gücün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın karizmatik liderliğindeki Türkiye’nin güçlü, kararlı, azimli ve sabırlı stratejisinin sonucu olduğunu” ifade etti.

“Türkiye, Suriye’nin tıpkı Kıbrıs gibi siyasi ve coğrafi garantörüdür”

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin uzun süredir Suriye’nin toprak, nüfus, siyasi ve stratejik bütünlüğünü korumak için yoğun çaba sarf ettiğini vurguladı. Türkiye’nin kararlı duruşunun yanı sıra, ABD’nin Çin’le hesaplaşması, ekonomik sıkıntıları ve değişen dünya dengeleri nedeniyle, ABD’nin Şam yönetimiyle anlaşmak zorunda kaldığını belirtti. 8 Aralık 2024 sabahında başlayan Yeni Suriye’nin, 9 Mart 2025 akşamında imzalanan barış anlaşmasıyla, Suriye’nin siyasi ve coğrafi yapısını korumak açısından tarihi önemde olduğunu ve Suriye halkının tamamında bu barışa destek verildiğini vurguladı. Buna karşı olarak da İsrail’in Büyük İsrail için Davud Koridoru ve ABD’nin Bölünmüş Ortadoğu Projelerinin de henüz masada olduğuna dikkat çekti.

Şeyhanlıoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve PKK’nın Suriye kolu DSG’nin Askeri Komutanı Mazlum Abdi arasında yapılan anlaşmayla; Bölünmüş Ortadoğu Projesi yerine Bereketli Hilal Birliği yönünde önemli bir adım atılmış oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin önderliğinde başlayan, Öcalan’ın terör defterini kapatmasıyla devam Ortadoğu’daki barış sürecinde Kürtler, bu coğrafyanın bütünleştirici ve kavşak noktası olduğunu da gösterdiler. Suriye’nin 1950 Anayasası’na göre ülkenin asli unsuru olan Kürtler, Baas döneminde diğer Sünni Müslümanlar gibi Baas-Nusayri azınlığın korkunç baskısı altında kaldı. Kürtler, askerlik yaparlardı ancak memur olamazlardı. En fazla çiftçi, kaçakçı ya da orta halli bir esnaf olabilirlerdi. En az 300 bin Kürt, Türkiye’den geldiği gerekçesiyle maktimum, yani kimliksizlerdi. Muhaberat, Suriye halkının neredeyse tamamını Sadneya ve ona rahmet okutan Tedmur cezaevinde eritti. Hama şehrini 1982 yılında içindeki 50 000 kişiyle haritadan sildi. Bunun aynısını Kürt ve Türkmenlere de uyguladı. Ümit ediyoruz ve kuvvetle inanıyorum ki; “Önümüzdeki dönemde, Türkiye, Irak ve Suriye arasında; insan, mal, sermaye, hizmet ve teknolojinin, Avrupa Birliği Şengen Uygulaması gibi, serbest dolaşacağı ve Türkiye tarafındaki artan GAP suları, Irak petrolü ve Suriye’nin bakir Mezopotamya topraklarıyla birleşerek (Üç ülke arasında Su, Petrol ve Toprak Birliği) kurulacağı bir dönem olur. Ancak bu süreci bozmak için Batı Dünyası, terör ve suikastlar dahil her imkanı kullanacaktır. Buna karşı bu coğrafyada yaşayan halklar olarak asla birbirimizle çatışmamalı ve sorunlarımızı konuşarak halletmeliyiz. Kürtlerin altın dönemi Yavuz Sultan Selim ve İdrisi Bidlisi ittifakıyla başlayan süreçtir(1517-1917). Bundan günümüze kadar (1918) Orta Doğu’da sadece İsrail’in rahat ettiği bir dönem oldu”

“Ortadoğu’nun parçalanması sadece Batı’nın ileri karakolu İsrail’in çıkarına”

Bölgedeki jeopolitik dengelere de değinen Şeyhanlıoğlu, İsrail’in “Arz-ı Mev’ud” hedefini Gazze ve Lübnan’daki bataklıklarda görüldüğü gibi gerçekleştirmekte zorlandığını ve ABD’nin de savaşın uzamasının, özellikle Çin ve milli çıkarlarına zarar verdiğini fark ettiğini belirtti. Bu nedenle Ukrayna’yı barış masasına çekme çabasına benzer şekilde Suriye’de de bir normalleşme sürecinin başlatıldığını ifade etti. Ancak bu konuda Tenef başta olmak üzere Irak ve Suriye’de kontrol üslerini elinde tuttuğuna” dikkat çekti.

“Suriye’nin normalleşmesi tarihi bir adımdır”

Barış sürecinin Türkiye için bir zafer olduğunu vurgulayan Şeyhanlıoğlu, “Ortadoğu’nun daima bölünmüş ve birbirleriyle kavgalı halde tutulmasının sadece Batılı güçlerin çıkarına olduğunu belirtti. Özellikle anlaşmanın dördüncü maddesinde yer alan “PYD’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi” ifadesine dikkat çeken Şeyhanlıoğlu, bu durumun ileride sıkıntı olabileceğini ve bunun yerine Anayasal eşitlik ve İslam kardeşliği temelinde meclis ve doğrudan halk desteğiyle kurulacak bir başkanlık modeliyle Suriye’nin huzura kavuşabileceğini belirtti. Böylece, “Yönetimde istikrar ve temsilde adalet” sistemiyle, Kürtlerin İsraili mankurdu veya Batılı ülkelerin Türkiye ve Irak’a karşı terörize edilmelerinin devresi de kapanmış olur. Çünkü Batı Dünyası, Kürtlerin Selahaddini Eyyubi ve Kurtuluş savaşındaki, Osmanlı birliği çalışmalarından dolayı (Hamidiye Alayları gibi) Kürtleri hem terör hem de Batılı iktidarlar (Baas gibi) cezalandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da toplantılarda Suriye’nin toprak bütünlüğüne olan desteğini ve Kudüs’teki İsa El Hakkari Caddesi ve Medresesine” atıfta bulunmasının çok manidar olduğunu” vurguladı.

“Kürtler, Suriye’nin ve Orta Doğu’nun asli unsuru haline geldi”

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, bu barış sürecinin Kürtler için de önemli bir dönüm noktası olduğunu belirterek, Kürtlerin artık Suriye’nin hukuki ve siyasi yapısında asli bir unsur haline geldiğini Türk, Kürt ve Arap halkları başta olmak üzere Dürzi, Ezidi ve Nusayriler için de önemli bir kazanım olduğunu belirterek, “Suriye’nin normalleşmesi açısından 9 Mart 2025 tarihi, 63 yıllık Baas iktidarının devrildiği, 14 yıllık iç savaşın bittiği 8 Aralık 2024 sabahı kadar Orta Doğu siyasi tarih açısından kritik bir dönüm noktası olmuştur” dedi.

Şeyhanlıoğlu: "Suriye’deki barış süreci, Türkiye liderliğindeki Arap ve Kürtlerin ortak tarihi zaferidir"

Şam-SDG anlaşması

Şam-SDG anlaşmasıyla kalıcı barış sağlandı mı? 8 maddede 11 ‘mayın’

 – Güncelleme: 

Şam-SDG anlaşmasıyla kalıcı barış sağlandı mı? 8 maddede 11 'mayın'

Gündem Haberleri  / Türkiye Gazetesi

Suriye hükûmetinin, SDG ile anlaşması “Bundan sonra ne olacak?” sorusunu akıllara getirdi. Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu “Yeni Suriye’nin kurulmasında 8 Aralık sabahı kadar önemli” dediği anlaşmadaki mayınlı noktalara dikkati çekti.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’yi de içinde barındıran Suriye Demokratik Güçlerinin (SDG) elebaşı Ferhat Abdi Şahin ile silahların bırakılması için el sıkıştı. Anlaşma ile Suriye’de yeni bir dönem başlarken Kütahya Dumlupınar Üniversitesinden Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu “Suriye’de kalıcı barış sağlandı mı?” sorusunun cevabını aradı. Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu şunları kaydetti:

Şam-SDG anlaşmasıyla kalıcı barış sağlandı mı? 8 maddede 11 'mayın' - 1. Resim

“ARAP” KELİMESİ KALKACAK

Kuzey ve Doğu Suriye’deki petrol ve 10.000 DEAŞ’lının kaldığı tahmin edilen hapishaneler, Yeni Suriye Ordusu ile ortak kontrol edilecek. Süreci takip eden ve kontrol eden ortak dört komisyon kurulacak. SDG ve Yeni Suriye Ordusu ortak istihbarat paylaşımı yapacak. Anlaşmanın garantörleri İngiltere, ABD, Almanya ve Fransa. Bu anlaşmayı Türkiye ve Katar da memnuniyetle karşıladı. Böylece, SDG Suriye toplumun en büyük etnik grubu (Yüzde 20 civarındaki Kürt’ü, toprakların yüzde 40’nı, su ile petrolün yüzde 90’ını ve 8 milyon civarında bir nüfusu kontrol ediyor) iki taraf arasında imzalanan anlaşma, 8 maddeden oluşuyor ve bunun içinde Suriye’nin genelinde çatışmaların durdurulması, SDG’nin Suriye savunma yapısına dâhil edilmesi ve bölgedeki bütün petrol ve gaz sahalarının Suriye yönetimi tarafından kontrol altına alınması yer alıyor.

Anlaşmanın bir diğer önemli maddesi, Kürt halkının Suriye Devleti içinde resmî bir toplum olarak kabul edilmesi ve bütün vatandaşlık haklarının garanti altına alınması oldu. Böylece dil ve kimlik problemi kalmayacak. Yeni anayasada Suriye Arap Cumhuriyeti değil de sadece Suriye Cumhuriyeti ifadesi olacak.

Şam-SDG anlaşmasıyla kalıcı barış sağlandı mı? 8 maddede 11 'mayın' - 2. Resim

ÇEKİL DENİLİR Mİ?

“Yeni Suriye’nin kurulmasında bu anlaşma 8 Aralık sabahı kadar tarihîdir” diyen Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin gölgesi altında yapılan mutabakatta mayınlı başlıklar bulunduğunu söyledi. Şeyhanlıoğlu, 8 maddelik anlaşmadaki 11 endişeyi şöyle sıraladı:

1. Yeni anayasanın yazılımı.
2. Petrol ve sınır kapılarının kontrolü.
3. David Koridoru ve BOP.
4. Türkiye’nin Suriye’nin toprak ve siyasi bütünlüğüne yönelik kararlı baskısı.
5. Öcalan’ın barış çağrısı.
6. Dokuz aylık süre çok uzun ve sıkıntılar çıkabilir. (Cenevre görüşmeleri gibi…)
7. Ukrayna’yı satan ABD yönetimi, İran’ın güvenilmezliği ve İsrail’in Müslüman Kürt halkı tarafından kabul edilmemesi.
8. İsrail’in Suriye’ye saldırıları ve Netanyahu’nun, Dürzileri kışkırtması.
9. Bu anlaşmadan sonra Türkiye’ye de ‘Güvenli bölgelerden çekil’ denilir mi?
10. Afganistan’dan bile işgal silahlarını geri isteyen Trump, ABD silahlarını geri alır mı? Ya da bu silahlar, her gün İsrail tarafından kışlaları bombalanan Suriye’ye verilir mi?
11. SDG’nin içindeki Deyrizor ve Rakka’daki Tayy ve Şammar aşiretlerinin SDG’den her an kopuş gösterebilmeleri ve Afrin’nden buraya göçen halkın geri dönüş talepleri.
Unutulmasın ki, Dayton ve Irak Barışı, yönetemeyen ve Lübnan gibi bir devlet ortaya çıkardı. Bu anlaşmada bu risk bulunmaktadır.

 

Bölünmüş Ortadoğu Projesi

Bölünmüş Ortadoğu Projesi: Ahmed eş-Şara’nın Türkiye, Netanyahu’nun Amerika ziyareti

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu Independent Türkçe için yazdı

Erdoğan’ın Güney ve Doğu Asya turu

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: “Erdoğan’ın Güney ve Doğu Asya turu tarihi bir adımdır”

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu: "Erdoğan’ın Güney ve Doğu Asya turu tarihi bir adımdır"

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Uygulama ve Araştırma Merkezleri Koordinatörü, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Malezya, Pakistan ve Endonezya’yı kapsayan Güney ve Doğu Asya turunu tarihi bir adım olarak nitelendirdi.

Özellikle Endonezya ve Pakistan’ın Osmanlı mirasıyla bağlarına dikkat çeken Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, dinamik İslami bilince ve genç bir nüfusa sahip olan Malezya’nın ise dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 40’ının geçtiği Malakka Boğazı’na sahip olması nedeniyle stratejik önem taşıdığını belirtti.

Prof. Dr. Şeyhanlıoğlu, Erdoğan’ın Malezya’da coşkuyla karşılandığını ve Malaya Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı verildiğini hatırlatarak, bu ziyaretin İslam dünyasının daha güçlü bir birlik oluşturması açısından kritik olduğunu vurguladı. En büyük nüfusa sahip olan Endonezya (Dünyada 4. Sırada 285 milyon) ve nükleer güce sahip tek İslam ülkesi olan Pakistan’ın (240 milyon) başta olmak üzere, İslam ülkelerinin kendi sorunlarını çözebilecek askeri bir üst kurumsal yapı oluşturması gerektiğini belirten Şeyhanlıoğlu, bu yapının Çin, Rusya ve Batı karşısında İslam dünyasının daha etkin olmasını sağlayacağını ifade etti.

“Türkiye, İslam dünyasının tabii ve tarihi lideridir”

Türkiye’nin İslam dünyasındaki lider rolüne dikkat çeken Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, “Türkiye, son bin yılda olduğu gibi bugün ve önümüzdeki yüzyıllarda da İslam dünyasının lideridir. Türkiye’nin tabii ve tarihi rolünü, küresel ve bölgesel şartlar da devam ettirmektedir” dedi.

Şeyhanlıoğlu, Türkiye’nin Soğuk savaş döneminin etkilerini geç de olsa üzerinden atarak, 2019 yılında başlattığı Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde “Yeniden Asya” girişimiyle Endonezya, Pakistan, Malezya başta olmak üzere diğer Asya ülkeleriyle de ilişkilerini güçlendirme yolunda önemli adımlar attığını belirtti.

Erdoğan’ın bu ziyareti, Türkiye’nin Orta Doğu’nun ötesinde, Uzak Asya’daki bağlarını da güçlendirme stratejisinin bir parçası olarak değerlendir ve bu coğrafyanın Osmanlı döneminde Cava Yarımadası’na, Portekiz işğaline karşı verilen desteği hatırlatan Şeyhanlıoğlu, günümüzde de Türkiye’nin İslam dünyasının ortak çıkarlarını koruma noktasında aynı hassasiyeti ve tarihi misyonu taşıdığını söyledi.

Filistin ve Gazze konusunda net tavır

Prof. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Havaalanında yaptığı açıklamalarında, Filistin meselesi ve İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı İslam ülkelerinin birlik içinde hareket etmesi gerektiği vurgulandı. Pakistan, Malezya ve Endonezya gibi ülkelerin İsrail’e karşı net bir duruş sergilediğini belirten Hüseyin Şeyhanlıoğlu, bu ülkelerin Gazze’de önemli yatırımları bulunduğunu ve dayanışmanın, bölgeye en yakın ve duyarlı ülke olarak ortak hareketle artarak devam etmesi gerektiğini ifade etti. Bu ziyaretin, İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde askeri veya siyasi bir yapılanmaya dönüşüp dönüşmeyeceği konusunda önemli katkılar sunacağını düşünen Şeyhanlıoğlu, Batı’nın ileri karakolu İsrail’e karşı ortak sürecin nasıl şekilleneceğini merakla beklediklerini dile getirdi.